Hatay 1 Şubesi

YENİ GENEL BAŞKANIMIZ ALİ YALÇIN

Eğitim-Bir-Sen Genel Başkan Adayı Ali Yalçın, millete tuzak kuranlara karşı dalga kıranlığa devam etmeleri gerektiğinin, emek, ekmek ve özgürlük için, sosyal adaletin sağlanması, milli gelirin adil bir şekilde dağıtılması, eğitim çalışanlarının açlık ve yoksulluk sınırı arasında yaşamaktan kurtulması gerektiğinin bilincinde olduklarını söyledi.

 

Eğitim-Bir-Sen 5. Olağan Genel Kurulu’nda delegelere hitap eden Yalçın, şunları söyledi:

 

Korkuların, kaygıların ve kuşkuların kuşatmasını kıran; inançla, azimle, kararlılıkla yola devam eden, ‘Bu iş size göre değil, daha doğrusu bu iş sizin işiniz değil’ diyen ve umudu kırmaya çalışanlara aldırmayan; Akif İnan ve arkadaşlarının emanetini yetkiye taşımakla kalmayıp, Türkiye’nin en büyük sendikası yapan teşkilata ve bugün burada saatin zembereğini yeniden kurmak için toplanan dostlara selam olsun,

 

‘Sendikacılığın kitapta yeri var mı’ diye yapılan kısır tartışmalarda kaybolmak yerine, sendikacılığın kitabını açan Mehmet Akif İnan’dan aldığı emanetin hakkını veren ve ‘sendikacılığın kitabını yazan’ duayen Genel Başkanımız Ahmet Gündoğdu’ya; kalemi, kavgası ve cesaret aşılamasıyla gönüllerde yer alan, ve bugün ukbadan bize el sallayan rahmetli Erol Battal’a; emekleri ve gayretleriyle bu günlere gelmemizde katkıları asla inkar edilemeyecek; eksi genel başkanlarımızdan Niyazi Yavuz’a, ve kısa dönemlerde de olsa genel başkanlık yapmış ağabeylerimize; Genel Yönetim Kurulu üyeliği yapan Şaban Abak’a, Adem Solmaz’a, İrfan Coşkun’a, Mustafa Aydın’a, Halil Etyemez’e, bilgisi, birikimi ve yüreğiyle sendikamızın mutfağında katkısını sürdüren, samimiyet ve sadakatine imrendiğimiz Hıdır Yıldırım’a, birlikte çalışmaktan haz duyduğum Teyfik Yağcı'ya, "Vakti Kuşananlar" ismiyle hizmete talip olan, nefsimden üstün tuttuğum çok kıymetli arkadaşlarımıza selam olsun.

 

Öğretmenlerimize, maarif müfettişlerimize, şube müdürlerimize, şeflerimize, memurlarımıza, üniversitelerdeki idari personelimize, öğretim elemanlarımıza, yurt yönetim memurlarımıza, yardımcı hizmetlimize ve tüm eğitim çalışanlarımıza; Edirne'den Eskişehir'e, Kastamonu'dan Kars'a, Malatya'dan Muğla'ya, Antalya'dan Ardahan'a, İzmir'den İstanbul'a, Samsun'dan Şırnak'a; Ankara’nın kardeş şehirleri olan Saraybosna'ya, Bakü'ye, Beyrut'a, Kahire'ye, Üsküp'e, Bağdat'a, Şam'a, Gazze'ye, Ramallah'a, Mekke'ye ve Medine'ye selam olsun.

 

 

Hepimiz; darda ve zorda kalanların, Eğitim-Bir-Sen'sizliğin, Memur-Sen'sizliğin ne demek olduğunu yaşamış olanların kabul olmuş duası ve Şubat soğuğunda boncuk boncuk ter döken Savunan Adam'ın rüyasıyız.

 

"Ey sonsuzluğun sahibi, sana ulaşmak istiyorum

 

 Durun kapatmayın pencerelerimi

 

 Güneşimi kapatmayın

 

 Beton çok soğuk, üşüyorum" diyen Muhsin Yazıcıoğlu'nun ve ipe giderken, "Ölümüm sizi ebediyete kadar takip edecek ve bir gün sizi silip süpürecektir. Ama buna rağmen merhametim sizlerle beraberdir" diyen Merhum Adnan Menderes'in duası ve rüyasıyız.

320 bin üyemizle Anadolu'nun mayası, birlik ve beraberliğin, kardeşliğimizin teminatıyız. Sendikacılığı köhne zihniyetlerin sopası, korsan gemilerin limanı ve devletin ileri karakolu olmaktan çıkaran, milletin arabası, esnafın camı, kaldırımın taşıyla sorunu olmayanlarız. Sendikal mücadeleyi bir sınıf ya da çıkar çatışması değil, adalet, hakikat ve erdem arayışı olarak görenleriz. Niceliğe bağlı sayısal çoğunluğun sahte güven hissine yaslanmayan, zirveden başı dönmeyen, her dem yenilenen ve  

 

Daha iyisi var her zaman,

 

Sınırı yok mükemmele varmanın,

 

Zaman ne getirir bilinmez ama,

 

Daha iyi olmalıyız yarın” diyen ve geldiği noktayı önemli bulan ama asla yeterli bulmayan mevcudu kabullenmeyenleriz. "Dünyada büyük ve güçlü olanların statükodan, küçüklerin değişimden yana tavır aldığı" dünyada, Türkiye'nin en büyük sendikası olduğu halde statükoyla kavgayı varlık nedeni olarak gören, vesayetle mücadelenin yegâne adresi olan sendikayız. Gelir dağılımında adaleti önemseyen, ilke olarak mazlum ve mağdurun hakkını korumayı benimseyen, gözyaşı ve alın terinin renginin aynı olduğu gerçeğiyle kimsenin rengine, şekline, dinine, diline, mezhebine meşrebine bakmaksızın herkesi önemseyen ve özümseyen bir teşkilatız. Sürekli darbe ve müdahalelerle ifadesiz bırakılmaya çalışılan, ideal bir terkip içerisinde kendi dinamikleri ve çağın gerekleriyle yoğrulmasına izin verilmeyen ülkemizin ifadesi, toplumun ve kamu vicdanının güçlü sesiyiz.

 

Sağı yalan, solu ziyan olan sendikal zeminde; çalışanları ya oradansın ya da buradansın ikilemine mahkum olmaktan çıkaran, sendikacılığı kavga zemininde rekabetten, rekabet zemininde hizmete dönüştüren sendikayız. “Bir kötülüğü gördüğünüz zaman onu elinizle düzeltin. Şayet buna güç yetiremiyorsanız dilinizle düzeltin. Şayet buna da gücünüz yetmiyorsa kalben buğzedin. Bu ise imanın en zayıf noktasıdır.” Hadis-i Şerifi hayat felsefesi yapan; "sendikacılığı İyilikleri önerme ve kötülükleri önlemenin izdüşümü" olarak görenleriz. Derdi millet, kendi millet ve yükü yeni bir medeniyet olanlarız.

 

Çeyrek asra yakın geçmişinde; mücadelesini, eğitim çalışanlarının vakarına uygun şekilde yürüten, "erdemli sendikacılık" anlayışı ile özlük ve özgürlük mücadelesinde kazanımların sayısını her geçen gün artıran sendikayız.

 

Bugün burada geçmişin bakiyesine ve köklerine sadık, geleceğe ve yeniliğe açık sendikacılık için inisiyatif aldık. Çok kısa süre içerisinde bütün illerimizi ziyaret etmeye, şubelerimizle-delegelerimizle görüşmeye çalıştık. Az da olsa gidemediğimiz iller oldu. Yüz yüze görüşme arzusuyla gitmeyi planlayıp, programın yoğunlaşmasıyla az da olsa görüşemediğimiz arkadaşlarımıza karşı mahcubuz. "Zirveden Yeni Ufuklara" ekibi olarak mümkün mertebe sizlere ulaşmaya çalıştık. Yola ne yalnız çıktık ne de yalnız yürüdük. Sizlerin iradesini karşılıksız bırakmamak adına, sendikamızın geleceğine ilişkin düşleri olanlar olarak huzurunuzdayız. Hiç bir zaman mevcudu kabullenmeyen ve sürekli olarak mümkün olanın yollarını arayan bir sendika olarak, yeni dönemimizin aynı zamanda yenilendiğimiz dönem olması için "Hizmete talibiz ve varız" dedik. Neyi istediğimizi ve bizleri neyin beklediğini çok iyi biliyoruz.

 

Öğrenmenin değil, unutturmanın aracı haline getirilen, ideolojik biçimlemenin aygıtına dönüştürülen, endoktrinasyonun en ince işçiliğinin yapıldığı eğitim alanında; müfredattan, ders kitaplarına kadar yapılması gereken çok şeyin olduğunu biliyoruz. Milleti yanaşık düzenle hizaya getirme aracı olan, vesayetçi mahfillerin ve darbenin parmak izlerini taşıyan Anayasa'nın değiştirilmesi için üzerimize görev düştüğünün bilincindeyiz.

 

İnkar ve asimilasyon politikalarıyla ulus devlet yaratma projesinin memleketimizi getirdiği noktanın, etnik siyasetin, asit kuyularının, faili meçhullerin düğüm noktası olan terör belasının ortadan kaldırılması ve kardeşlik ikliminin yeniden tesisi için, elimizi taşın altına koyduğumuz "çözüm sürecinin" başarıya ulaşması için üzerimize çok önemli görev düştüğünün bilincindeyiz.

 

Fransız İhtilâlinin 5. yılında Ulusal Konvansiyon’da konuşup giyotine giden Robespierre, “Rakip hizipler, yaptıklarıyla tüm ahlaksızlığı serbest bıraktılar. Onlar için tek mesele, ülkenin özgürlüğünü ve gelişimini sağlamaktan ziyade ülkeyi savaş ganimeti gibi taksim etmekten ibaret. Dürüst insanların ceza görmeden ülkelerine hizmet edebilecekleri günler henüz gelmedi…”  demişti.

 

27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat ve 27 Nisan'a iç geçirenler, halktan alamadıkları yetkiyi sokaktan devşirmeye çalışanlar var. Mahşeri cümbüşçüler boş durmuyorlar. Dün millette karşı müstağni ve mütekebbir bir edayla "28 Şubat bin yıl sürecek" diye tehdit savuranlar… Ayışığı, Sarıkız, Eldiven, Kafes, Balyozcular aramızda dolaşıyorlar. Üstelik, yeni müttefikler edinmiş durumdalar. Henüz, demokrasi korku tünelinden çıkmış ve ham demokrasi tam demokrasi olmuş değil.

 

Robespierre’in dediği gibi, "İnsanların ceza görmeden ülkelerine hizmet edebilecekleri günler henüz gelmedi…” 

 

Millete tuzak kuranlara karşı dalga kıranlığa devam etmemiz gerektiğinin, emek, ekmek ve özgürlük için, sosyal adaletin sağlanması, milli gelirin adil bir şekilde dağıtılması, eğitim çalışanlarının açlık ve yoksulluk sınırı arasında yaşamaktan kurtulması gerektiğinin bilincindeyiz.

 

Eğitim Bir-Sen sorunlu değil, sorumlu davranan bir sendikadır. Meselelere ihtirasla değil, ihtiyatla yaklaşır. Başarılarından ötürü göze gelebilir ama başı dönüp gaza gelmez. Ne sağduyuyu elden bırakır, ne de tuzak kuranlara pabuç bırakır.

 

Hz. Ömer; “Şerri bilmeyen, onun tuzağına düşer." Biz şer yapıları bilen, tuzaklarını gören, oyunları bozan sendikayız.

 

Ağacın gövdesi ateş almışsa, dallarında meyve arayışına girmeyen, salt ücret sendikacılığının tuzaklarına düşmeyen "Kuruş değil duruş sendikacılığı" yapan bir kitleyiz. 23. yılımızda yeni bir dönüm noktasındayız.

 

Yeni dönemin yenilendiğimiz dönem olması için adayız.

 

Reddi miras açmazına düşmeden, köklerine bağlı, geçmişin bakiyesine sadık, geleceğe ve yeniliğe açık sendikacılık anlayışı ile zirveden yeni ufuklara yolculuk için adayız.

 

Eğitim-Bir-Sen'in gücünü ve birikimini Memur-Sen’e de yansıtmak, Memur-Sen'de de öncü ve lider olmak için adayız. Yeni dönemde teşkilatımızla, sizlerle birlikte sendikamızı yeni hedeflere, yeni ufuklara taşıyacağız. Sosyal kültürel faaliyetlerin arttığı, sosyal sorumluluk projelerinin yoğunlaştığı, vizyon kitabımızda bahsettiğimiz gibi teşkilat eğitimleriyle teşkilatımız için çekirdeğin çelikleştiği, üye olmayla birlikte üye kalmanın gereklerinin yerine getirildiği yeni bir döneme merhaba demek için adayız.

 

Yeni dönemde; "içimize, işimize ve dışımıza" olmak üzere üç önemli yolculuğa çıkacağız.

 

Teşkilat eğitimleri ile içimize, hizmet ürettiğimiz kurumların ana arterlerine ve kılcal damarlarına yönelmek üzere işimize, Sendikacılığımızı ve sendikal birikimimizi kireçle boyanmış beyaz taşların dışına çıkararak Medeniyet paydaşı olduğumuz ülkelerdeki eğitim örgütlenmeleri ile hak merkezli küresel ölçekte, yeni bir sendikal hareketin temellerini atmak için dışımıza yolculuğa çıkacağız.

 

            -Eğitim-Bir-Sen Uzaktan Eğitim Merkezini Kuracak

 

            -Tüm Şubelere Hizmet Binası ve Hizmet Aracı Kazandırmak

 

            -M.Akif İnan Eğitim ve Araştırma Merkezi

 

            -Sendikal Yayınların Adresi Erol Battal Kütüphanesi

 

            -EBSAM’ın güçlendirilmesi

 

            -Eğitim İzleme Raporları Hazırlanması

 

            -Müfredat ve Ders Kitaplarını İnceleme Komisyonlarının Kurulması

 

            -Kalite Yönetim Sistemine Geçilmesi gibi önemli projeleri beraber hayata geçireceğiz.

 

Vizyon Belgemizde açıkladığımız proje başlıklarının tamamını sayıp vakti boşa harcamak istemem.

 

"Amacımız, karanlık dünyada beyaz noktalar bırakarak yürümektir" Bunu birlikte başaracağız.

 

Hiçbir arkadaşımızı dışarıda bırakmadan, herkesin katkısını muteber sayacağımız, emeklerine saygı duyduğumuz ağabeylerimizin, arkadaşlarımızın ve kardeşlerimizin müktesebatına değer vermede, vefa göstermede tasarrufa gitmeyeceğimiz, rahmetli genel başkanımız Akif İnan’ın,

 

“Bütün giysileri yırtsak yeridir,

 

Yeter bize vefa elbiseleri” dizelerini baş tacı edeceğimiz bir dönemi birlikte kuralım istiyoruz.

Ne yapmak istediğini bilen bir ekip ve ne yaptığını bilen bir sendikayız. İmha ve tenkit diline tevessül etmeden, inşa ve teklif dilini sahiplenerek sorunları aşmanın gayreti içinde olacağız.

 

Sorunları alt alta sıralayarak sendikacılığı ağlama duvarına çevirmeyecek, sitem ve kahır sendikacılığı açmazına düşmeden yeri ve zamanıysa çözüm yolu tıkanmışsa, tavır sendikacılığını ortaya koymaktan geri durmayacağız.

 

Geçmişten günümüze siyaset, sendikayı istikrarı bozma potansiyeli olan kurumlar olarak görmüş ve el altında tutmak istemiştir. Üzüm yeme değil bağcıyı dövme girişiminde bulunan sendikaların bunda payı büyüktür.

 

Sendikayı "seçmen” profiline indirgemeyi, siyaseti vesayet altına almayı ya da siyasi vesayet altına girmeyi doğru bulmayan bir kitleyiz. Özgürlüğüne ve özgünlüğüne önem veren bir teşkilatız.

Ne siyasetin talimatıyla hareketi, ne de bürokrasiye hakareti doğru bulmayan, dengesizlikler üreten değil, dengeyi gözeten sendikayız.

 

Tek adamı esas alan mutlak aklı değil, teşkilatın görüşüne değer veren ortak aklı önemsiyoruz.

 

Büyük olmanın kibrine kapılmadan, "Ene" hastalığına tutulmadan, sivil toplum alanında Eğitim-Bir-Sen üst kimliğini markalaştırarak birlikte geleceğe uzanacağız.

 

Her kafadan sese kulak verecek, fakat herkesin kafasına göre davranamayacağı teşkilat disiplinini önemseyeceğiz. Mikro-milliyetçilik dahil etnik milliyetçiliğin her türlüsüne kapalı, millet ve ümmet bilincine açık olacağız.

 

Sağımız ve solumuzdakilerden ibret, kendi geçmişimizden örnek alarak yeni dönemin gereklerini yerine getireceğiz.

 

Amatör ruhu kaybetmeden profesyonelleşecek, kurumsallaşmayı artırarak sendikamızın marka değerini her geçen gün beraber yükselteceğiz. Şüphesiz; geldiğimiz yer, varmak istediğimiz yer değil. Önümüzde kat edilecek mesafe, yerine getirilecek sorumluluklarımız var.

 

Açlık ve yoksulluk sınırı arası maaş alan eğitim çalışanlarının bizden beklentisi var. Nitelikli eğitim almak isteyen öğrencinin ve kendisini onlara adayan öğretmenin bizden beklentisi var. Genel idari hizmetler sınıfında çalışan arkadaşlarımızın bizden beklentisi var. Üniversite idari personelinin ve öğretim elemanlarının bizden beklentisi var. KYK, TODAİE, ÖSYM çalışanlarının bizden beklentisi var.

 

Bir ay önce Elazığ’ın merkez Sürsürü Mahallesi’nde çöpten ekmek topladığı için gündeme gelen ve "Sosyal adaletin sağlanması" talebinin seslendirilmesini isteyen Köse ailesinin bizden beklentisi var. Mecidiyeköy'de asansör faciasında hayatını kaybedenlerin, Soma'da karalar bağlayan ailelerin, Ermenek'te maden ocağında göçükte kalan oğlu için "oğlum yüzme bilmezdi ki" diyen annenin bizden beklentisi var. Gazze'ye insani yardım götürürken Siyonist barbarlarca Şehit edilen Furkan Doğan'ın, kurban eti dağıtırken hunharca katledilen Yasin Börü'nün, kirli emellerine alet ederek daha çocuk yaşta hayatına mal oldukları Berkin Elvan'ın, materyalist eğitim sisteminin yetiştirdiği canilerin kurbanı olan "Özgecan" kızımızın, 14 yaşında evde sofradayken alınan ve cezaeviyle tanıştırılan ve çilesi hala bitmeyen Yakup Köse'nin bizden beklentisi var.

 

Millete kasteden paramiliter yapılara karşı içi daralanların, milli iradeyi zimmetine geçirmeye çalışırken, hizmetten hezimete dönüşen; altı ibadet, ortası ticaret ve üstü ihanet içerisinde olan ve küresel operasyonlara taşeronluğa soyunanların aymazlığına karşı milli iradeyi önemseyenlerin bizden beklentisi var.

 

 Abdurahim Karakoç'un şiirinde dediği gibi,

 

“İnsan kaçarsa itler saldırır emmi.

 

Dik duran insan iti yıldırır emmi.

 

Hele bir yiğitçe hücum eyle de gör,

 

İtler de, sahibi de çıldırır emmi” dercesine; "28 Şubat'ın beşli çeteleri, sizler olmadığınız için meydanı boş buldular" diyenlerin bizden beklentisi var.

 

Ulusal Birlik Hareketi adı altında 5'li çeteye özenip 41 çakma STK ile Kamu-Sen'in merkezinden millete meydan okuyanlara karşı duruşumuzdan, Gezi'de küresel faiz lobisine ırgatlığa soyunanlara karşı çıkışımızdan, millet iradesine kapatma davası açıldığında Adliye Önünde açıklama yapıp "Laiklik Bahane, Ergenekon Şahane" deyişimizden, YÖK'ün katsayı kararını Danıştay'a taşıyan ve yürütmeyi durdurma talebinde bulunan Baro'nun önüne gidip; "İstanbul Barosu, Kimin Borusu" diye soruşumuzdan yüreklerine su serpilenlerin bizden beklentisi var.

 

12 Milyon 300 bin imza ile milletin iradesini ortaya koyup, 7 ay sivil itaatsizlik göstererek, "şapka kanunu var şapka takmamak suç olmuyor da, 12 Eylül bakiyesi darbe döneminin yönetmeliğini takmamak neden suç oluyor" diyen, kamuda devlet eliyle kadına şiddetin zirve noktası olan "Kamusal Alan" yalanını yok sayan, tarihi yasağı, tarih yapan ve tarih yazanlara dua edenlerin bizden beklentisi var.

 

19. Başkanlar Kurulumuzu yapmak için gittiğimiz Saraybosna'da,  "Aliya, Bosna’yı önce Allah’a, sonra size emanet etti" diyen Saraybosna Kantonu Orta ve Yüksek Eğitim Sendikası Genel Başkanı  Bektiç Mensur'un ve Bosnalı kardeşlerimizin bizden beklentisi var.

 

Milletimizin ve medeniyetimizin; Arakan'ın, Darfur'un, Orta Afrika'nın, Suriye-Pakistan-Doğu Türkistan ve Gazze'nin, Filistin'in bizden beklentisi var.

 

Rabiatul Adeviyye meydanında şehit olan Esma'nın, Babası Muhammed El Biltaci'nin, Mısır zindanlarında çile çeken Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi ve hakları gasp edilen İhvan'ın bizden beklentisi var.

Gün, umutlarımızı ve yüreklerimizi birleştirme günüdür.

Mevlana’nın söylediği gibi, “Bu dünyaya, ayırmaya, bölmeye, parçalamaya gelmedik."

Bizler, parçaları onarmaya, birleştirmeye, dağılanları toplamaya, dostlar arasında köprü olmaya talibiz. Ekmeğimizi, Sendikamızı ve Türkiyemizi büyütme mücadelesine talibiz.

Aynı yerde kalmak için bile, çok hızlı koşmaya mecbur olduğumuzun bilincinde olarak, mevcutla yetinmeyip "Zirveden Yeni Ufuklara" yolculuk için göreve talibiz.

 

Hak, adalet, huzur, esenlik, refah, paylaşım, sevgi ve hoşgörü zeminini yükseltmeyi hedefleyen, Yeniden Büyük Türkiye hayaline katkı sunmak için göreve talibiz

 

Bugün, “Yeni bir Dünya”nın, “Yeni bir Türkiye”nin ve “Erdemli bir Sendikal inşa”nın gündönümü olacaktır!

 

Türkiye’yi dert edinenleri, dünyayı dert edinenleri, mazlumları, mağdurları ve masumları dert edinenleri selamlıyorum.

 

Sözlerimi, Üstad Necip Fazıl’ın bir şirini, başta sendikacılıkta ustamız olan Değerli Genel Başkanımız Ahmet Gündoğdu’ya ve "Sendikacının emeklisi olmaz, rahmetlisi olur" anlayışının gereği olarak sendikacılığı bir yaşam felsefesi olarak sürdüren ağabeylerimize ithaf ederek bitiriyorum:

 

“Tohum saç, bitmezse toprak utansın!

Hedefe varmayan mızrak utansın!

Hey gidi küheylan, koşmana bak sen!

Çatlarsan, doğuran kısrak utansın!

Eski çınar şimdi Noel ağacı;

Dallarda iğreti yaprak utansın!

Ustada kalırsa bu öksüz yapı,

Onu sürdürmeyen çırak utansın!”